26 Aralık 2010 Pazar

foucault'nun ayşe arman'la imtihanı





saat altı olmuş, içim çok sıkılıyor ve uyuyamıyorum. bu girişle size neler hissettirdim bilemem ama gerçek bu. bütün iç sıkıcı düşünceler de ardı ardına aklıma geliyor yani.
seksen milyon yıldır içtiğim sigara olan winstonu bırakıp camel black içmeye başladım. sigaralara göre karakter analizi yapan salak insanlardanım ama yeni çıktığı için camel black hakkında bir fikir geliştiremedim.
sınıfımın libidoları ile müsemma iki üyesi ile seks filmleri furyası ile alakadar sunum yapacağım. son günlerde çok fazla sit com izlediğim için fuck falan yazmak geliyor içimden bu olayla alakadar olarak. harry potter izleyip insanlara muggle gözüyle bakanlardanım.
dışarıda çok yağmur yağıyor. sizi izmirin hava durumundan haberdar ederkenki amacım ne bilemiyorum, ama dedem annemi her aradığında üç dört defa bunu sorduğuna göre birileri ilgilenir diye umuyorum.
yılbaşı kültürüm var çünkü modern bir atatürk çocuğuyum, ayrıca insanların bir araya gelip hediye vermesini hoş buluyorum. ama hiç noel babaya inanacak kadar kemalist olamadım. olsam belki her şey farklı gelişecek ve ktunnel adı ülkemizde hiç duyulmayacak, dns ayarları kimsenin umrunda olmayacaktı.
insanları idealize edip kahraman gibi görme arzumdan okulda sarı zeybek'i izlerken uyuyakaldıktan sonra vazgeçtim, ingilizce öğretmenimle aynı ideali yahut coşkunluğu paylaşmak aşağılayıcı olacaktı zaten.
ben ve benim gibi insanların bir fikre kendini adamak ya da insanlığın kurtuluşu hakkında kafa yormak için yaratılmadığımızı düşünüyorum. dolabımı bile toplamaktan aciz bir insan olarak siyasetle hiç ilgilenmiyorum, çünkü ilgilensem de işe yaramayacaktı.
ben dedikodu yapmaktan ve televizyon seyrederken salya akıtmaktan hoşlanıyorum, gün gelecek ya son izlediğim sit comdaki bir espirinin başarısız taklidiyle, ya da yengemin eltisinin kızının çocuk aldırmasının haberiyle içinizden birinin canını sıkacağım, siz de güzel olduğum yahut ilerde işinize yarayacağım fikriyle hı - hı diyeceksiniz, hazırlıklı olun.

6 Aralık 2010 Pazartesi

kimseye et - - mem şikayet.

banyoya girerkenki kıyafet çıkarma faslı beni gerçek bir melankoliye ve yalnızlık hissiyatına sürüklüyor, kafamdan normalde güleceğim karamsar cümleler falan geçiyor ve onları mantıklı bulabiliyorum. babaannem öldüğünden beri mutsuz olmak için fena halde büyük bir sebebim var, ancak hiç yalnız kalmayarak yahut yalnız kaldığımda uyku ilacı neticesinde çılgınlar gibi uyuyarak bunu ciddi ciddi bertaraf edebilmiştim, niye üzülmüyorum diye pişmanlık duyacaktım neredeyse, şu anda üzülüyorum.
ruh halini değiştirmek ya da belli durumlardan kaçmak amaçlı ilaç kullanımının ne kadar moronik göründüğünün farkındayım, 22 yaşında biri olarak, ama mutsuzdum yani, ne yapayım. eve birileri gelsin ve '' ses olsun '' diye hakikaten çaresiz bir şekilde bekliyorum şu anda, banyomuzdaki bütün musluklar da korku filmi efektiyle damlıyor falan.
6 tane filmi psikanalitik kurama dayandırarak açıklama ödevimi twilight üçlemesi ve bridget jones üzerinden yapmayı, bol bol da '' toplumun kadına biçtiği rol '' , '' ölüm korkusu '' falan demeyi planlıyorum, bence bunlar konu hakkında kitap yazmış hocamızı - sinema ve psikanaliz - memnun edecek.
dün ya da evvelsi gün bir karar aldım, artık kimseyi aşağılamayacağım yahut dedikodusunu yapmayacağım. böyle bir kararı buradan açıklarken naif olduğumu düşünmüyorum, siz de düşünüp beni sevimli bulmaya yeltenmeyin lütfen. klavyemin içine kaçan ve ben üfleyince z den s harfine giden çörek otu şimdi ne yaptı merak ediyorum, sizi seviyorum ama bana başın sağolsun diyen facebook mesajları göndermeyin, hoşçakalın.