şimdi bir kanal gördüm. avrupada' ki kanallar gibi değil elbette, çirkin, pis, içinde çöplerin yüzdüğü bir tane. hava soğuktu, bir yeşil kıyafetli adam da kanaldaki suları elindeki paspasla temizlemeye uğraşıyordu, olmayacak bir iş.
adama çok üzüldüm, yaptığı işi kendi de saçma buluyor olmalıydı, ama belediyede görevliydi, ayakları üşüyor olmalıydı suların içinde ve bir yere varamayacağını ben bile görebiliyordum, köprünün üzerinden bakarken. fakat çok güzel görünüyordu, görüntünün güzelliğini nasıl anlatsam bilemiyorum, çöplerin yüzdüğü bir kanalın yanında dış cephesi boyanan bir apartman vardı, apartmanın ilk katının balkonunda çok yaşlı bir kadın havlıyor ve el çırpıyordu, hava gri ama temiz, yoldan arabalar geçiyor ve adam fosforlu yeşillerle kanalın içinde çok yalnız ve anlamsız duruyordu, şehirleşmeyi becerememiş , hayatı anlayamamış olmanın ve manasızlığın görüntüsü gibiydi benim için.
fosforlu renkler hep belediye çalışanları için , görmek istemediğimiz insanları görünür kılmak için biraz fosfor. otoban ortası çiçeklerine, kırık kaldırım taşlarına ve tekrar tekrar asfalt dökülen yollara, sökülen arnavut kaldırımlarına biraz.
fotoğrafını çekeyim diye düşününce, kendi kendime görmezlikten gelişime kızdığımdan daha çok kızmaya başladım. benim için güzel bir görüntü olarak var olan insanın bir hayatı, işi, gücü, sıkıntılı bir evi, üşüyen ayak parmakları ve bütün diğer vicdani klişeler.
iklimler filminde, ana karakterin kars'ta fotoğraf çekmek için model olarak kullandığı gencin '' abi benim hiç fotoğrafım yok, adresimi yazsam bunu bana yollar mısın ? '' sorusuna yollarım deyip, adresi buruşturup atışı geldi aklıma. o fotoğrafı göndermemesine, başka bir çok şeye üzülürken belli belirsiz anımsayarak, hala üzülüyorum. göndermiş olsaydı da sevmeyecektim ama onu, çünkü göndermiş olmanın da çirkin bir üstünlüğü var, bu işin pek yolu yok. ben elime bir paspas alıp o adama o anlamsız işi yaparken yardım etsem de sevmeyeceğim kendimi, etmesem de. dünyayı vicdan üstüne kurmadıkça içim rahat etmeyecek, ama üstüne kurulduğu vicdanın sahiplerinin üstünlüğünü de sevmeyeceğim. '' Haydi yolları hep beraber yapalım, çiçekleri hep beraber dikelim, çünkü çiçekleri biz de seviyoruz, yollardan biz de geçiyoruz '' diyen dillerin yalancılığını, o fiziksel çalışma yorgunluğunun gönül rahatlığını, '' eşitmiş gibi '' davranıyor olmanın vicdan rahatlığını sevmeyeceğim, fosforlardan ve pis kanallardan daha gerçek değil ki.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder