6 Temmuz 2010 Salı

akşamlar sorun yaratır.

kendimi ifade etme arzumdan, insanların yüzlerine baktıkça arındığımı düşünüyorum bazen. çok sıkılıyorum, karşımdakinin anlamak istemeyeceğini ya da anlayamayacağını ya da dinlemek istemeyeceğini, çünkü onun anlatacaklarının aslında daha önemli olduğunu düşünüyorum. kimse sizi dinlemeyi öyle çok çok da istemez çünkü, anlatmak ister insan.
çok uzun bir zamandır dinliyorum insanları, kendimden bahsetmeyi biraz ayıp bularak ve onlar anlattıkça rahatlayarak dinliyorum hem de, kibar bir katil gibi biraz.
diyeceğim o ki; bunu yapmadığım ve deliler gibi kendimden bahsettiğim bir iki insan var hayatımda, anlatıyorum, anlatıyorum ve anlaşıldıkça daha da anlatmak istiyorum hep. anlaşılacağınızdan eminken anlatmak kadar rahatlatıcı az şey var çünkü hayatta. dün gece işte,- ya da evvelsi gece mi oluyor, bilemedim şimdi - geçmişte kaldığını düşündüğüm bir dostuma mail atarken, kendimden bahsetmekten ne çok keyif aldığımı düşünüp utandım biraz. anlatmak istedim ona, sayfalar boyunca, sorduğu sorunun cevabı haricinde başka pek çok şeyi de, neyi neden yaptığımı ve neden yapmadığımı ve yapamadığımı vesaire, anlaşılacağıma dair o güvenle daha fazla yazmayı istedim ben de. o güven - çaresizlik - utanç karışımı, katharsis benzeri duyguyla yazdıklarımın yarısından fazlasını, maili göndermeden evvel silerken, kendi bencilliğimden korktum da biraz. insanlarla aynı frekansı tutturabildiğim anda, korkunç bir gevezeye dönüşebilmem, kendi karakterim hakkında vardığım gururlu yargıları yıktı sanırım biraz, her neyse, ben konuşmasını bilmem Lili :)

1 yorum:

  1. üstüme alınma ruhsatımın olduğu kısmı üstüme alındım. ruhsatsızken de üstüme alınmıştım zaten, inanır mısın?
    blog arka planı şahane. insana kendisini otobanda gibi hissettiriyor; bu hissin neresinin iyi olduğunu sorma bana sorasın varsa da.
    hadi bay.

    YanıtlaSil