6 Kasım 2010 Cumartesi

kader, erik satie ve gnossienne n1

yazmayı çok istiyorum aslında, ama yazamıyorum yani, hakikaten. ne yazsam olmuyor, siliyorum ya da yayımlayamayacak kadar aptal olduklarını fark ediyorum falan, ben de öyleyim zira. bu yazıyı bir mektup gibi yazacağım, ismini vermeyi şık bulmadığım bir arkadaşıma, o zaman belki olacak gibi.
cuma günü bir arkadaşım göç ve sinemayla ilgili sunum yaptı, sonra da tezer özlü okudu sınıfa, o ruh hallerinden ne derece uzak olduğumu düşündüm o okurken. tezer özlü'yü çok severim ben, ama işte istanbula okunabilecek bir yazar gibiydi ve oradaki hallerimle ilgiliydi yani, şimdi erik satie dinlemek dışında pek bir şey yapamıyorum.
kader'i yeniden izledim geçen gün, sonrasında veya öncesinde, pis sokakların söyledikleri hakkında konuşabilmiştim ve film de, erik satie de bunlardan bahsediyor gibi geldi bana, dostum. yaşadıklarımdan bahsetmeye kalkarsam ne olacak bilmiyorum, ama yapamıyorum, kenarından geçmek daha kolay geliyor, en azından şimdilik.
evdeyim, evde mine ve ela var, sigara ve çay içiyoruz ve aşkının bu evin soundtracki dediği gnossienne n1 dinliyoruz. birazdan o ve birben gelecek ve oturacağız yani yine, çay içeceğiz. günlerin nasıl geçtiği gerçek bir muamma dostum, uyuyorum, uyandığımda o gün uyumadan önce ne olmuştu hiç bilemiyorum, yalnızca olaylar oluyor ancak onları da asla kronolojik bir sıralamaya oturtamıyorum.
kader beni de anlatan bir film miydi dostum, seni anlattığını biliyorum ama beni de anlatıp anlatmadığını öğrenememeyi ümit ediyorum ben. çok tuhafım, günler geçiyor ve hiçbir şey olmadan her şey yıkılıp yeniden kuruluyor, başka biri oluyorum heralde.
evim o kadar güzel ki, görebilmiş olmanı çok isterdim. bahçesinde hala yaseminler var, izmir'in tuhaf güneşi onları solduramadı ve sabah kahvaltılarında salonumdan denize bakıyoruz hep. bahçemde anne kedi ve yavruları var, acıktıkları zaman anne kedi mutfak pencereme oturuyor ve bakıyor, mama veriyorum ben de.
kedim benden uzaklaşıp yalnız başına sokaklarda dolandığında ise benim onu mutfak penceresinde beklemekten başka bir varoluş sebebim kalmayıveriyor dostum. hiçbir şeyin gerçekten önemi yok mu ne?
ben artık ne rol yapabiliyorum ne de yalan söyleyebiliyorum dostum, işin bunu kaldıracak bir tarafı kalmadı yani, sen de böyle olduğunu söylemiştin bir vakitler ya.
bana ne olacak hiç bilmiyorum. her şeyi yeniden yaşayayım istiyorum sadece, çünkü boş sokaklar, evvelden sevip bağlandığım kahveler, yediğim yemekler, tanıdığım insanlar, her şey bana daha başka geliyor, O'nun gölgesinde.

3 yorum:

  1. bunları ve fazlasını bana yazmalısın. söz verdin. önce sen yazacaktın

    YanıtlaSil
  2. yazıyı bir kere okudum. sonra bir de erik satie dinlerken okuyayım dedim. yazı bitince şarkı da bitti.
    çok güzel yazmışsın, dostunun adını tahminlere bırakman dışında her şey virgülüne kadar dürüst.

    YanıtlaSil
  3. dürüstlüğümün takdir edilmesine sevindim dostum, erik satie'yle okunmak da ayrıca hoş.
    betül, geliyorum zaten bir hafta içinde, yüz yüze konuşuruz dostum, çınaraltı semalarında falan:)

    YanıtlaSil